SON DAKİKA
Hava Durumu

SADECE MAYASI BOZUK OLMAYANLAR OKUSUN

Neden mi Alpereniz? Hünkarım HACI BEKTAŞ VELİ'nin yolundayım şükürler olsun ki... Sevgi, kişinin karşılıksız bağlılığının bir ifadesidir. Fedakârlık, feragat ancak samimi bir sevgiyle olur. Anne babanın evladına olan sevgisi, en saf, en katıksız sevgidir; çünkü karşılıksızdır. Allah'a cennet menfaati karşılığı olmayan bağlılık da en makbul kulluktur. Canlılar içinde sadece insan sever ve âşık olur. Âşık olmayan eşek olur. Sevgi ve aşk duygusu, insanda fıtrî, doğuştan, yaratılıştan gelen bir duyg

Haber Giriş Tarihi: 09.12.2014 03:30
Haber Güncellenme Tarihi: 09.12.2014 03:30
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bilginhaberci.com
SADECE MAYASI BOZUK OLMAYANLAR OKUSUN
 Fıtrat, boşluk kabul etmez. Bu duygusal ihtiyaçladır ki insanlar, tarih boyunca güneşe, aya, denize, paraya, kadına, sanata, kahramana, daha başka değerlere hep tapınır derecede âşık olmuşlardır. Aşk ve sevgi duygusunun varoluşsal bir temeli vardır. Kâinat, bütün varlıklar, sevgiyle ayakta durur. Fizik biliminin farkına vardığı çekim kanunu, varlıklar arasındaki sevgiyi ifade eder. Uzaydaki en büyük yıldızlardan maddenin en küçük unsuruna, atoma ve atomun içindekilere kadar her şey, birbirine sevgiyle, çekimle bağlıdırlar. Nitekim ¿de kâinatta var olan sevgi ilişiğini simgesel bir düzeyde temsil etmeye dayanan bir tasavvuf anlayışıdır. Mevlevî dervişlerinin sema etmesi, dönmesi, yıldızların ilahî aşkla dönmelerinin bilinçli, iradî olarak insan tarafından paylaşılması seremonisidir.

Bütün varlıklar Allah aşkıyla dönüyorsa Mevlevî de bu dönüşe sema ile iştirak eder. Sevginin tabii en önemli boyutu, insanların yaratıcılarını ve birbirini sevmesidir. Türk-İslam medeniyeti de sevgi temeli üzerine kurulmuş büyük bir insanlık kazanımıdır. Ahmed Yesevilerden, Mevlanalardan, Yunuslara, Hacı Bektaş Velilere ve daha birçok büyük Türk bilgelerine kadar hemen herkes insanlar arası sevgi dolaşımını tavsiye etmiş, bunu kurumsallaştırmaya, yerleştirmeye, kökleştirmeye çalışmıştır. Sevgi, pozitif enerjiyi, o da yapıcı, olumlu anlamda kültür ve medeniyeti üretir. Biz, 1071 Malazgirt zaferinden on yıllarca önce Anadolu içlerine Yesevi dervişleri hâlinde akmaya başladık. Anadolu'nun her tarafına yayılan kolonizatör Yesevi dervişleri dağlarda, bayırlarda, köylerde, kasabalarda kurdukları tekkelerle, hankâhlarla birer insanlık sevgisi ocakları yaktılar. O sıralarda Hıristiyan ya da başka dinden olan Anadolu sakinleri, İslam'ın Türk'ün irfanında aldığı sevgi, barış, esenlik, güven dini havası içinde kendileri için sonsuz bir güvenlik sahası buldular ve kolayca kitleler hâlinde Türk ve Müslüman oldular. Alparslan'ın askerî zaferi aslında Yesevi dervişlerinin döşedikleri sevgi zemininde taçlanan ve fetih mührüyle konan son taştır.

Müslüman Türk, Anadolu'yu, Balkanları, İstanbul'u, şurayı burayı hep İslam'ın sevimli yüzüyle fethederek buraları Türk vatanı hâline getirdi. Müslüman Türkün kılıcı daima haksızlıkları önlemek, zulme son vermek için kınından çıkmıştır. Müslüman Türk, zulme, karanlığa, cehalete, kargaşaya, haksızlığa, geriliğe son verme noktasında "alp", gönülleri diriltme, insanları ebedî kurtuluşa sevketme noktasında "eren" olmuştur. "Alperen", hem küçük düşman olan zalim kâfirle savaşan, hem de büyük düşman olan nefsiyle mücadele eden Türk yiğididir. Alperen, düşmanlarına karşı çelikten irade duvarı sertliğinde bir kas, Müslüman Türk kardeşlerine karşı kuş tüyü yumuşaklığında bir kalp dengesidir. Her şey zıddıyla bilinir. Sevgi de zıddı olan nefretle kuvvetlenir ve anlam kazanır. Kötülüğe, zulme, çirkinliğe, yanlışa, kısacası olumsuz değerler toplamına ne kadar nefret edersek iyiliğe, adalete, güzelliğe, doğruya yani olumlu değerler dizgesine o kadar çok sevgiyle bağlanırız.

Bütün olumsuz değerlere karşı kinimiz ne kadar derinleşirse olumlu değerlere sevgimiz o kadar yükselir. Alperen, yaratılanı yaratandan ötürü sever, Allah'ın yarattığı her şeyi güzeldir diye sever, yaratılışın kendisini sever, yaratılanın verili kimliğini, kişiliğini sever, ilahî iradeye taalluk eden tarafını sever. Ancak aynı alperen, yaratığın acizliğini ve haddini bilmeyerek, yaratıcının diğer yaratıklarına karşı zulmü, adaletsizliği, haksızlığı, kötülüğü karşısında da kendisini sorumlu hisseder ve bu sorumluluğun gereğini gözünü kırpmadan yapar.

Hele Türk düşmanlarına aman vermez. Türk'ü yok etmek, tasfiye etmek isteyenlere karşı kinimiz büyüdükçe milletimize olan sevgimiz artacaktır. Alperen Türk'ün yüreği yaratıcıyı ve yaratılanı sevecek kadar geniş bir dünyadır ama zulüm, çirkinlik, kötülük, haksızlık lekesinin zerresini bile kaldıramayacak hassasiyette incecik bir zardır. Alperen Türk, dinini ve milliyetini çok sever. Milliyetini sevdiği için alp, dinini sevdiği için erendir o. Kendisini ilâ-yı kelimetullahın tek sorumlu görevlisi bilmiştir tarih boyunca. O, Allah'ını sever, Allah'ına canını, kanını verecek kadar sevdiğini göstermiştir tarih boyunca. O yüzden Türk'e bütün dünya "İslam'ın kılıcı" demiştir. Zalime ALP, mazluma EREN,Peygamber ülküsüdür ALPEREN..

Vesselam..
 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.