Bunlardan birincisi partiyi dar kalıplarından kurtarıp, geniş halk yığınlarına götüren, dağa taşa "umudumuz Karaoğlan" sloganlarının yazıldığı, sevenleri yanında nefret edenlerini bile heyecanlandıran Ecevit liderliğindeki 1970' lerdir.
12 Eylül darbesiyle sindirilip dağıtılmıştır.
İkinci ciddi hareket 1990' ların başında SHP ile gelen dalgadır. Erdal İnönü liderliğindeki hareket tüm olumsuzluklara karşı Demirel' li DYP ile iktidar ortağı olmakla kalmamış, yerel seçimlerde unutulmaz ve tartışılmaz zafer elde etmiştir.
İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Gaziantep, Antalya yanında Diyarbakır Belediye Başkanlıklarının kazanılması o döneme denk gelir.
Kürtleri Parlamento çatısı altına taşıyan ittifak bile başlı başına dönemin tüm siyaset taşlarını yerinden oynatmış, darbeden sonra ilk kez Kürtler kendi siyasi temsilcileriyle seslerini duyurma olanağını elde etmiştir.
Ancak süreç hiç te beklendiği gibi gelişmez. 1989' daki yerel seçimlerin ardından yapılan genel seçimlere SHP çatısı altında katılan HEP ile ülke şiddetin dışında bir barış fırsatını yakalanmasını, SHP-DYP iktidarıyla sağ ve sol ortak hareket ederken koalisyon hükümetinin başındaki geçmişin milliyetçi cephe mucidi Demirel' i bile "Kürt realitesini tanıyoruz" noktasına taşınmasını sağlayan SHP' nin o dönem ortaya koyduğu politikalardır.
Ancak aynı SHP bir süre sonra Kürt politikasının çökmesi yanında, kapatılan CHP' nin yeniden açılmasına ön ayak olmasıyla iki taraflı sıkışmaya başlamış, ulusalcı tezlerin hakim olduğu Baykal' cı çizgisindeki CHP' sinin kısa zamanda SHP' yi yutmasıyla süreç noktalanmıştır.
Sonrası; Özal' ın ölümü, Demirel'in partisini bırakıp Çankaya' ya çıkması, kısır koalisyonlar, faili meçhullerle kayıp on yıllık dönemdir.
Sol kulvarı boşaltmayan, ancak o kapıya ayağını koyarak sol hareketin güçlü biçimde siyaseten kendisine alan açmasını engelleyen umutsuz bir vaka halini almıştır CHP…
Ve o gün bugündür %25 bandında dolanıp durmaktadır.
Neler denenmemiş, hangi söylemler dillendirilmemiştir ki 1993' ten günümüze uzanan dönem boyunca.
Baykal' ın Blair' den esintilerle ortaya attığı Anadolu solu' nu mu anımsatayım, her gün kriz söylemleriyle insanları umutsuzluğa iten dilin, sonunda 1999 seçimleriyle halk tarafından sandıkta cezalandırılması ve partinin bir anda oylarını yeniden siyaset sahnesine dönen Ecevit' e kaptırıp baraj altına düşmesiyle kurulduğu günden beri ilk kez Parlamento dışı kalması mı?
Bir süre sonra Baykal CHP' si o dillendirdiği Anadolu Solu' nun Anadolu' sunda esamisi okunmayan bir parti olmakla kalmamış, Doğu ve Güneydoğu' da tabela partisi durumu bir yana, il ve ilçe yöneticisi bulamayacak bir parti durumuna düşmüştür.
Sonrasında ölünceye kadar genel başkanlık koltuğunu bırakmayacağı var sayılan Baykal tartışmalı biçimde uzaklaştırılmış ve yerine Kemal Kılıçdaroğlu taze kan, farklı heyecan olarak gelmiş, getirilmiştir.
Getirilmiştir de partiye oy oranını etkileyen veya kitleleri sürükleyen bir dinamizm mi gelmiştir?
Hayır…
Yakıcı Kürt sorununa AK Parti mahcup ta olsa bazı çözümler için çabalarken, katkı veya yöntem konusunda farklı bir dil, strateji mi önerilmiştir?
Hayır…
Çözüm masası devrilirken elleri ovuşturmaktan öte bir adım mı atılmıştır?
Hayır…
Sonuçta CHP, bir kanadın sola, bir başka kanadın ulusalcı çizgiye çekmeye çalıştığı iki arada, bir derede sıkışıp kalan, dar alanda kısa paslaşmalara mahkum bir siyasi parti olarak yıllarca kilitlendiği %25 bandından çıkamamıştır, bu gidişle yüz kurultay daha toplasa da çıkması olanaksızdır.
Baykal' ın gidip Kılıçdaroğlu' nun gelişi nasıl bir şeyi değiştirmediyse, Kılıçdaroğlu' nun yerini örneğin İnce ve benzeri bir isme bırakması da partiyi hiçbir yere vardırmaz, vardıramaz…
Son olarak 4 Şubat 2018 günü yapılan Parti Meclisi seçimlerinde oluşan tabloya bir bakın…
Kılıçdaroğlu' nun listesinde yer verdiği; insan hakları, evrensel hukuk, özgürlükler adına bir şeyler yapmaya çalışan Sezgin Tanrıkulu ve muhafazakar çizgiden de gelse herkese adalet diyen Mehmet Bekaroğlu delege tercihiyle liste dışı kalmıştır.
Parlamentonun doğru dürüst denetleme işlevini yerine getiremediği ve eğer 2019 seçimlerinde mevcut tablo değişmezse daha da etkisizleştiği bir döneme doğru hızla koşan ülkede CHP' li çoğu Milletvekilinin şimdiden bulundukları mevkii, yerel seçimler için basamak olarak kullanmaya çabalaması sürpriz değildir ve umutsuzluktan kaynaklı farklı arayışların yansımasıdır.
CHP' nin asıl ihtiyacı, genel başkanın kim olacağı ve çevresindeki kadroların kimlerden oluşacağı sorunu değildir. Sorun çok daha derinlerdedir ve CHP' nin de ötesinde mevcut gidişe karşı alternatif arayan bölünmüş toplumun iktidar ittifakı dışındaki diğer kesimleridir.
CHP son kurultayla bugün milyonlarca umutsuzun umudu olacak çizgiye mi gelmiştir?
Tek cümleyle özetleyeyim; ne yazık ki, o fırsat bir kez daha tepelenmiştir…
Başlıktaki "CHP neden iktidar olamaz?" sorusu kadar, hatta ondan önemli "CHP iktidar olabilir mi?", "Ülkenin gidişini tersine çevirebilir mi?" sorularına bir başka yazıda cevap vermeye çalışayım…
a.a
Abdullah AYAN