Ulu Ağaçlar-Genç Fidanlar.
Doğanın vazgeçilmezidir, bitki örtüsü. Elbette bir çok canlıyı içerisinde barındıran, koruyan bir doğal yaşam alanı. Birlikte yaşamayarak birbirlerine aynı zamanda güç de veriyorlar. Geleceklerinin devamını,soyların devamını da sağlıyor. Rabbimiz öyle bir düzen oluşturmuş orada.
Bitki örtüsünü gördüğümüz de ilk dikkatimizi çeken ihtişamı ve büyüklükleriyle ağaçlardır. Bazıları o kadar büyüktür ki ihtişamıyla cezbeder görenleri. Üzerinde yaşayanlarla,çevresine ve dünyaya vermiş olduğu katkıyla elbette daha da muhteşemleşiyorlar.
Bu bitki örtüsünün olduğu yerde elbette her boy ve yaş da ağaçlar mevcut.
Buradaki hayatın devamı gerekir,hem kendileri,hem çevreleri hem de dünyamız için. Her canlı da bir şekilde neslini devam ettirir.
Ulu ağaçlardan bahsettim, zamanla tohumları toprağa düşer. Toprakla buluşunca yani atalarının köklerinin olduğu yere,hafif hafif filizlenmeye başlar.
Büyümeye başlar zamanla çevresine sığmamaya başlar.Işığa daha çok ulaşmak için uzar, aynı zaman da hayata daha sıkı tutunmak için toprağa daha fazla yerleşmeye çalışır. Artık kendi üzerinde de kuşlar ve diğer canlılar barınmaya ondan bir şekilde yaşamak için istifade etmeye başlarlar.
Bu fidancık büyüdükçe bizim büyük ağaçlarımız “Ulu ağaç” olmaya başlarlar aslında.
Ulu ağaçlar kolay değil onlarca,yüzlerce yıl yaşarken. Yaşadığı her yılda 365 günün tecrübesi, 4mevsimi,yazı,kışı fırtınası ve velhasıl iyi-kötü yaşanmışlar var. Biz buna tecrübe deriz. Çünkü yaşanmışlıklar vardır.
Görüntüsü ve ihtişamıyla dikkat çeker ama yaşanmışlıklarıyla,tecrübesiyle de oradaki tüm canlılar öncelikle genç fidanlar ona saygı duyarlar.
İşte böyledir tabiatın kuralı. Büyürler büyüdükçe kendi içinden,özünden gelene sahip çıkarlar, onların büyüyüp gelişmesini sağlar ve önde olmaları onlara ayrı bir saygı kazandırır. Bunu adı tecrübedir.
Bu saygı kazandırma onlara “Ulu” gözüyle bakılmasını da sağlar.
Bunlar elbette bizlere Rabbimizden görüp düşünmek için sunulmuştur.
Sağlıklı günler dileğiyle...